25 Aralık 2014 Perşembe

Boyalıca

Küçük küçük evler.Sıra sıra dizilmiş,iki katlı ve rengarenk.Hafif çatlakları olan,çatlaklarından su sızan..Yaşanmışlık dolu,emek dolu,yaşamak için var olan.Her gün tarla başına sevdiğini neşeyle uğurlayan,gün boyunca elleri yara alan,havanın sıcaklığını bedenine taşıyan ve tüm bunlardan şikayet etmeden evine vardığında gülümsemesi eksik olmayan bir yer düşünün. Yorğunluğunuzu çeken ve sizin neşesine neşe katan insanlar düşünün. Üç kuruş diye adlandırdığımız o ufak emeğini hiç sorun etmeden tüm sevdikleriyle paylaşan ve bizlerin göremediği o güzel şeyleri her gün içine çeken bir yer düşünün. Acıları da tadan ve ona rağmen gülücüklerini bedavaya dağıtan insanlar düşünün.Her ev kapısı açık bir şekilde sizi içeri çağırıyor sanki.Tüm insanlar kucak açmış size ve gülümsüyor. Dışarı çıktığınızda,yürüyüş yaparken teyzelerimizin ‘Bu kimin çocuğu?’ sorularını yok sayarsanız İznik Gölü sizi dinginliğe götürebilir.Bir bankta oturup çekirdek elinize alırsınız ve o tuzlu çekirdek dudaklarınızı yaksa bile bırakamazsınız.Şalvarınızı ayağınıza geçirip tarlaya gitmek için can atabilirsiniz.Şalvarınız yoksa da elbet bir veren bulunur.‘Ne var ki orada?’diyerek girdiğim yola, ‘İyi ki yaşamışım burada,bir günde olsa’ diyip çıkıverdim. Tatlı göl balığının tadından yenmez.Tabiki sizde,balık severseniz yayın balığı tatmanız gerekenler arasında.

İZNİK-BOYALICA
Mutluluğu aldım havasından.Gülen yüzleri,her zaman birbiriyle konuşmaya hazır olan dudakları aldım.Susmak nedir bilmeyen, muhabbete doyamayacağınız sözcükleri aldım.Gökkuşağı misali, renklerin tamamının mevcut olduğu insanlar var burada.Herkes,her renkten bir parça taşıyor.İstanbul neden böyle değil?İstanbulun neden bir yüzü tamamen siyaha boyalı?Ki çok severim ben İstanbulumu.(!) Hiç kimseyi tanımadığım halde herkes selam verdi gözlerime,herkes gülümsedi ve hatrımı skıştırdı ellerime. İstanbul böyle mi sanki?Bilirsiniz,biri selam verse diğerine öteki şaşırır acaba ne istiyor diye.An geldi düşünedurdum,niye puslusun İstanbulum. İç çektim,içime havanın temiz yüzü çarptı. Temiz insanların olduğu bir yerde nefesimin kasvetine bile izin verilmedi.

Gülümsedim,güne,güneşe,insanlığa.

Capella

21 Aralık 2014 Pazar

Pazar Masalı(3)

Ve bir gün rüzgarın alanına uçurtma dahil oldu.Sonra..

Uçurtma,salınırken rüzgarı gördü.Rüzgar saçlarını estiriyordu.Gözlerini pasparlak açmış bir hikayeyi dinliyordu.Şaşırmıştı ve elini ağzına götürüp şaşkınlığını gizlemeye çalışıyordu.Uçurtma o an kalbinde bir yanılsama hissetti.Titremişti bir anda tüm bedeni,midesinin ortasına bir taş oturmuştu.Sanki o tok sesi cılız kalmıştı rüzgarın masumiyeti yanında.Yaklaştı,yanacağını bilmeden.Dokunmak istedi,gerçek mi bu diye!Elini attığı anda rüzgar çarptı.Uçurtmayı bir köşeye fırlattı,izin vermedi kalbini görmesine.Kalbini görse kalbi tutulurdu kanatsız çocuğun.Can yaktı rüzgar,canı yandığı halde.Sözlerini özenle seçmesine rağmen gözleri yakardı rüzgarın.Öyle bir giderdi ki gidişiyle birer birer devirirdi topladığı gülleri.Öyle bir severdi ki terk edişinde bile yitirilmezdi umut ışığı.Uçurtmanın çatık kaşları daha da çatıldı ve bir köşeye sindi.Orada öfkesini kustu sayfalara.Sözleri düşünmeden akıyordu,o an düşünmek nedir aklından geçirmiyordu.
Sebebi;kabullenmemekti.Kabullenmediği zaman çukura düşüp küfür ederdi.Hem kendini hem aşkını yok ederdi.Yok olsun,yok hissetsin ki görmesin,acımasın isterdi.Oysa rüzgar onu ilk gördüğünde ellerinde üşüme hissetmişti.Korkmuştu,kırmamak için gitmişti.Lanet olsun ki,sözcüklerin altında ezilen yine o olmuştu.Küsmüştü kaderine,iyi olunca tekme atardı kederi.

Ayrı günlere,ayrı zamana yolculuk başlamıştı.Bir mucizenin yerleşmesinden habersiz..

Umut Her Şeydir 
Kanatsız çocuk saklandı,gizli kaldı.İzledi rüzgarı.Onun uçuşlarını,savurganlığını,kırdıklarını..Bazen derin kahkahalarını,bazense onu kıpkırmızı yapan gözyaşlarını.Rüzgar habersizdi. Çünkü rüzgar için gittiği zaman gitmiştir.Bitti denilince bitmiştir.Hem nereden bilebilirdi bir mucizenin omuzundan aşağı döküleceğini?Bir Pazar gecesi kalbine kelebeklerin tekrar ilişeceğini.Sessizliğin yarattığı o derin çığılığında rüzgar uçurtmanın ağına takıldı.Paçalarından aşk süzüldü ve bir baktı kanatsız çocuk kanatlarını geceden çalmış.Rüzgar debelendi.Çıkmaya çalıştı,bakmak istemedi.Bakarsa görecekti gözlerinde yanıp duran aşk ateşini.Tabi ki uçurtma değişimin zirvesine ermiş.Bu vakitte rüzgarın gösterdiği tüm kelimeleri öğrenmişti.Tüm cümleleri özenle seçiliydi.Gözleri,elleri,kalbi öylesine değişmişti ki rüzgar tanımakta zorlandı.Bu sefer tanımaya seçti.   
Kaybettiği kelimeleri buldu rüzgar.Hepsini ayrı ayrı sevdi.Aldı eline öptü usulca,içine yerleştirdi.Birer birer uçurtmanın kalbine daldı.Her dalışında ayrı bir cevher çıkarttı.Hepsini korkusuzca dahil etti hayatına.Bu bir yolculuktu.Zaman alırdı fakat rüzgar bu sefer cesaretliydi.

-Uçurtmanın elinde zırhı vardı,onu çıkardı çırılçıplak kaldı. Rüzgarın mevsiminde kış vardı,kasvetini attı sevgi kaldı.Çırılçıplak sevgi.Her an,her güne kelime sığdırılmıştı.Vazgeçilmeyecek olan, ilk ve tek kelime vardı. UMUT.Çünkü bu saçlarımızı karıştıran bir Pazar Masalıydı.. 
Capella

20 Aralık 2014 Cumartesi

Rüzgar Gülü(2)

Bu bir rüzgar,kanatlarını geceye çaldıran.Ayakları bulutlara takılan,yeryüzüne düşmesi nasip olmayan.Asılı kalan,izin verilmeyen.Kalbi hiç hissedemedi yeryüzünü.Her an nasıl onlar gibi olur,ne zaman bir gün bile olsa o kafaya sahip olur diye düşündü.Sanki dünya, rüzgara uzaylıları andırıyordu. Belkide uzaylı olan rüzgardı,önünü göremedi.Onlar gibi değildi.Elleri,kalbi,düşüncesi... sanki hep tek kalacaktı.O dert değildi de dünya onu yutacaktı.Geriye külleri kalacaktı.Yanacaktı.
Rüzgar korkuyordu,nasıl olur da doğru olduğunu hissederken bu kadar çok canı yanabilirdi.?Yabancı kaldı,sessizleşti. Isınamadı bu evrene. Uyum yanında uyumsuz kaldı.Ayakları bir ileri iki geri gitti.Ve her zaman sendeledi. Her seferinde geriye düştü. O kadar emindi ki kendinden...O doğruydu. Onun kelimeleri vardı,onun içinde bir okyanus vardı. Kocaman bir kalbi vardı,herkesi içine alabilirdi. Severdi,severdi ve hiç bıkmazdı. Bırakamazdı onları.Çünkü gözleri sevgiye adanmıştı. Bir gün rüzgarın okyanusunu çaldılar. Kelimesiz kaldı,yarım kaldı. Hayalleri kaldı,gerçekleri gitti. Ne yapabilirdi? Kızdı, sinirlendi onu anlamayan bu yüzlere. Sinirlendi, anlatamama teranesi yüzünden kaybetmekten. Kaybetmeye sinirlendi, onun sözlüğünde doğru olan kaybedemezdi. 
Dik başlıydı bu rüzgar,sessiz olu
şuna bakmayın.Sessizlikte bir isyandır. Sessizliğin içinde birikmişlik vardır. Bir nehir,bir deniz ve sonrasında okyanus vardır. Derinlik vardır,içine işlemek vardır. Yavaştan yol olmak vardır. İçten gülüş,içten ağlamak vardır. Soğuk bir hava vardır. Fakat içine girince rüzgarın bir mevsimi vardır. Rüzgar kimsenin hayatına dahil olamaz,rüzgar hayatına insanları dahil eder. Çünkü onun kendi sesi,kendi esişi,kendi ritmi vardır.

'O esecekti.Seslere aldırmadan,canını her gün daha da yakarak esecekti.Deli diyeceklerdi ve yanlış bulacaklardı. Fakat bizim rüzgar gülecekti.Yine içinden tabi ve sonra bir dönecekti,etrafında her şey yerle bir olacaktı.Ese ese,pes etmeyecekti kendinden. O kalbi taşıyacaktı.Çünkü onun kalbi özel.Biliyor,gülüyor,seviyor,başına buyruk hep bildiğini yapıyor.'





Ve bir gün rüzgarın alanına uçurtma dahil oldu. Sonra..

Capella

19 Aralık 2014 Cuma

Mor Kutup Yıldızım

Küçük gözlerinden masumiyet akan, hokka burunlu kadın.!Minik ellerine çocukları yaşatma neşesi yerleşmiş,avuç içlerinde minikliği saklanıyor sanki.Dokunsan çıt kırıldım yapısı ruhuna da işlemiş..İşlemiş..İşlemiş.Örülmüş teker teker kırılganlık.
Bedeni sağlam durmaya çalışsa da kemikleri belli eder kendini.Saplanmış geçmişin köklerine çıkamıyor ayaklar,beyni.Bir batak misali..Adım atmaya mecali yok,varlığını unutturmuş umut. 
Gözaltındaki morluklar hatırlatıyor her aynaya baktığında.

Kaç defa çizildi bedeni?
Kaç defa ağladı yüreği? 
Kaç defa sızladı? 
Kaç defa yok oldu ışığı? 
Fakat yine de inat bu yok ola ola,ilerleyecek. Yok edecek kendini ama var edecek hayatında ‘HAYIR’kelimesini.

Defterlerini kendine saklayan,çizimlerini uykusunda boyayan,dünyasını rüyalarına satan kadın.!Söylenen sözler kalbinde yankılar uyandırsa da bilirim eyleme geçesi yok onun. Yorulmuş,isyan etmek korkusu olmuş.Ya kötüsü gelirse ?Susmuş,mutluluğu nefesine vaad etmiş.Nefes alıyor diye kendini mutlu zannetmiş.

Güzel kadın..Omuzları ince,yüreği büyük,dudakları sessiz kadın.! 
Aynaya her baktığında gözlerin sana umudu hatırlatmalı. 
Işık sensin,nefes sensin,hayat sensin.Sen vazgeçersen her gün umutla bakmaya aynaya ,oda küser sana. Kırılan kalp kolay onarılamaz biliyorsun.Kırma umudunu,düşme karanlığa.Kırılan ayna kolay toparlanamaz.   
Gecen oldu,güneş küstü…Dibi gördün,gökyüzü söndü…Yağmur yağdı ,bulutun gitti.Biliyorum yıldızım,düştüğün yer senden bir parça değil.Biliyorum bu karanlık senin sızın değil.Sen sadece bir rüyayı seçtin.Uyanacaksın ve güneş doğacak.Parlayacak ve sana saçlarında gezinen umudu yansıtacak. Az kaldı,dayan.


Acı,hissedilmek içindir demiştik hatırladın mı?Bir yıldızın altında en güzel günümüzdeydik.
Sende bir yıldıza tutun.Mor kutup yıldızına,bizim rengimize.Işık sönmeyecek,kayıp gitmem.Kayıp gitme,seni yitiremem. Bırakmam.!  

Capella

16 Aralık 2014 Salı

Kanatsız Çocuk(1)

Bu hikaye bir anda yazıldı.Boşluğa atıldı ve bir kalp son anda kurtardı.Yok oluşunu engelledi bir sevginin..İçine aşk kattı,yaşattı.Nefes oldu,yürümeyi öğretti. Bu hikaye bir hayatı anlatıyor.Rüzgarın uçurtmaya umudu göstermesini, uçurtmanın rüzgara kelimeleri tanıtmasını..
Bugün bir masalsın sen.Günlerden bir gün kanatları olmadan uçmaya kalkan bir çocuğun hikayesi.Şimdi beni dinle.

Kanatsız çocuk kendini bilmiyor.Yalanları gördüğü anda etrafına kin kusuyor.Sinirinden parmakları kesik dolu.Yüzündeki çizikler kalan sızılarını gösteriyor.Kalbinde sessiz kalan bir sürü yara da çabası.Tek rengi var;oda siyah.Öyle bir kabuk oluşturmuş ki yaralarından kimse kanatamaz.Kimse tırnaklarını geçiremez.Dişlerini geçirir hayatına müdahale edenlere ve onlar koparmadan yaralarını,kanatsız çocuk yok eder onların tırnaklarını.Tek mevsimi var oda soğuk.Soğuk diye bir mevsimi de yazmamışlar sözlüklere zaten.!
Kendisi bir kalbi kırmamak için binlerce kalpten kaçmayı tercih etti. Ve pervasızca uçmak istedi. Amacı kaçmaktı,kalkan oluşturmaktı.Kendini bir zırha gömmekti.Hayata sinirlenmeye meyilli uçurtma kendini göklere salmak istedi.İsyanlarını kimse görmesin,daha az yara alsın,daha az kırılsın diye.Siyahları seven çocuk maviye uçmak istedi.Uçsun ki başka mevsimler geçsin kalbinden.!

Kendi acılarından,kendi düşlerinden,kendi sinirinden,kendi renklerinden kurtulsun istedi.Bir anda uçmak istedi.Eksik tek yanı kanatlarıydı.Fakat onun bir kabuğu vardı;onu koparıp kendine uçurtma yapardı.O başarırdı.O bir çocuktu.Düşleri kadar vardı.Ve onun düşleri nefesleri alt üst edecek kadar sarsardı. Emeklerini aldı,bir torbaya koydu.Ve kendine uçurtma yaptı..



''O uçacaktı.Göklere salınacaktı.Öğrenecekti.Keşfedecekti…Ve bir gün uçurtma hazırdı.Kendini saldı. Yükseklere,korkularını yenmeye.Çünkü bilirim;elleri titrer göğün tepesinde(!) Önce siyah dağıldı,sonra mavi var olmaya başladı.Uçtu,uçtu,uçtu….Uçurtma kayboldu...''

Capella

11 Aralık 2014 Perşembe

Burgaz Ada,Ahşap EV



''Çıplak heykeller yapmalıyım
Çırılçıplak heykeller
Nefis rüyalarınız için
Ey önümden geçen ak sakallı kasketli
Yırtık mintanından adaleleri gözüken dilenci
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım,resimlerden…''
Sait Faik ABASIYANIK 



Merhaba Antigoni..
Ben geldim.İyi ki de gelmişim.Baksana dökülüverdi taşlar eteğimden.Bir anda 32 dişim çıktı ortaya;gülümsetti.Plansız yapılanlar çoğu zaman daha mutlu sonuç yaratıyor.Plansızca yollarda savrulmak ruhumun içini açtı,sızılarım bir bir azaldı.Burgaz Ada,gidilmesi gereken rota.Herkes gitmeli,tavsiye ediyorum.Vapurda rüzgarı hissetmek ve bulutlarla denizin, benzer renklerinde kendini keşfetmek kısmı paha biçilemez.Hele ki elinde sıcacık çayın,bir şekerin,kuşlara atılan simidin varsa..Manzaraya dalmak,manzaranın sende yarattığı hisleri fark etmek,kendini biraz daha tanımak.Karışan iplerini çözmek.Düğümlerinin üstünden geçmek…Kelebek, ‘Denizin ucunu görememek ne sırra kalem’ der iken..Bir yaprağın; ‘Peki ya denizin dibini düşündün mü,nerede son bulur?’ demesi.Bir kelebek kanadında kendini fark etmek.Dokunduğun her telde farklı bir notayı keşfetmek ve sayısını  sayamayacağın bir suya dalmak.



Öyküleriyle meşhur olmuş yazarımız;Sait Faik Abasıyanık’ın bir dönem yaşamış olduğu ada.Etrafınızda bir sürü ahşap ev,hepsinin içine girip bir hikayeyi yaşama isteği doğuruyor. Güne panjurlarınızı açan siz olmak istiyorsunuz.Belki bir kubbe camda iliştirebiliriz.Sahile indiğinizde dalgaların sesini dinlemek beyninizi dingin sulara aktarıyor.Siz manzaraya dalmaya hazırken etrafınızdan bir sürü köpek geçiyor. Sizinle oyun oynuyor.Korkan kişi bile ellerini uzatıp sevmek istiyor,o denli masum bakıyor gözleri. Bir köpekten vazgeçtiniz bu sefer bir kedi ‘Miyav’diyor. Dönüp baktığınızda bir on tane daha miyav varmış fark ediyorsunuz.Birde arsızlar kendileri,bırakmazlar peşinizi. Sokaklarında kayboluyorsunuz,yağmur yağınca hele ki bir koku sarıyor ortamı değmeyin keyfinize. Bir ağaca tırmanıp tepeden bakmak isterken o sokakta tak tak seslerini çıkaran atlarla karşılaşıyorsunuz. Sevesiniz geliyor.Ama sakın ses çıkarmayın,korkuyorlar sizden.! İnsanları desen güleryüz soy isimleri olmuş.Abasıyanık yaşamak için doğru yeri seçmiş yani.

Yürüdünüz; yollar bitti,kaldırımları tükettiniz,nefesiniz kesildi.Bu sefer oturun Burgaz Kafe’ye bir türk kahvesi alın elinize ve içmeye başlayın. Belki o zaman size sarılanın değerini daha iyi anlayacaksınız.Korkularınızı,kaçışlarınızı,kendinizi…
Şimdi sevişme vakti.

Capella

10 Aralık 2014 Çarşamba

'Mış'



Düşünmek iyi gelir.Bir dünya yaratırsın orada ve çıkmak istemezsin. Her güzel olan şey senindir.Her kötü olansa senden uzak..Kendi ütopyanın kahramanısındır.Yaratılan her şey senin işaretinle var olur,senin isteğinle son bulur. Göklere ermişsinde bir bulut gibi yağıyorsun sanki. Hani bütün renkleri vücuduna hapsetmişssin ve istediğin kadarını gösteriyorsun.Oyunu başlatan sensin.Şekli bedenlerimize veren sensin. Tüm sözleri,tüm göstergeleri sen topluyorsun bir bir. Her cümle senin eserin. Öyle rahat bir dünya bu..Öyle sınırsızca.. Arada bulutları bile aşıyorsun. Oradan sonrasını görmek nasip olmuyor elbette.!

Birileri uyan diyor.Bir eşya komidinden düşüyor.Gözüne kirpik kaçıyor,ayağın taşa çarpıyor.Elektrikler kesiliyor,sahne son buluyor. Zil çalıyor,derse ara veriliyor.Hapşırıyorsun nefesin bir anlık kesintiye uğruyor. Hemen kendine gelmeni istiyorlar. Anında kendini toplaman ve dünyaya karışman için kolunu çimdikliyorlar.Kızaran kolunla yürümeye başlıyorsun..Bir baktın ki trenin kaçmış.Sen kendinle boğuşurken acımasızca koparmışlar parmaklarından biletini. Kesip almışlar utanmadan.
Canını acıta acıta bu yanılsamada yürüyeceksin.Hemde yanıldığını  bilmiyormuşcasına yaparak.!Unutmuş,avunmuş,geçmiş,bitmiş,düşmemiş,acımamış gibi..İyi gibi.Fazla gibiyiz.


Capella

8 Aralık 2014 Pazartesi

Bu Sabah Böyle Ol


Avaz avaz bağırmak istiyorum. Ellerimden beni alanlara,bana bensizliği satanlara..Üç kuruşa kalbimi ezenlere,gözlerimi ihanete devredenlere..Sabrımı sınayıp her gün nefesimi kontrol ettirenlere,içimi delip hayallerimi koparanlara.Ait olmadığım dünyaya aitmişim gibi her sabah kalkıp beni yürütenlere..Alınmayın siz.Aynama kızıyorum ben.Kırmak istiyorum içimdeki parçaları.Her yere dağılsın,canımı yaksın,kırık kırık olayım.Ezilsin,un ufak edeyim! Bir üf deyince çekip gitsin.Uslu olsun.Bana aslımı versin.! Bana beni tekrar göstersin.

Yine kalacağım,yine yürüyeceğim,yine düşeceğim.Fakat hiç vazgeçmeyeceğim. Kader utansın onu yeneceğim. Sonra benim düşlerimi çalıp kendi yapay dünyasına geçirenlere kıçımı döneceğim.Sırıtacağım.Anlamayacaklar,ne zaman anladılar ki zaten bir kalbin nasıl işlediğini!Ne zaman fark ettiler ki gülümsemek senin için! Ne zaman gördüler ki gözlerim kötülüğü itmiş!Öyle kal.Sana da dönermiş dünya,kimden saklandığını sanıyorsun? Ellerimden mi? Kalbinden mi? Başaramazsın!

Ben hep sınıfta kaldım. Fırlattılar sakladıklarımı,gülüşüm yarım kaldı.Meğer gülen diğer yanımmış.Geç anladım. Fark et,at o nefreti içinden. Doldurma yalanlara,senin içindekini biliyorum ben.Kin neden var? Sen kendine dön. Bir düşün..Bugün yarattığın nefret sana yarını getirmeyecek.Sen bir gün daha eksileceksin.Eksik kalma,tam ol. Yarın da olmasa ardından…O da olmasa sonralara..
Kin gider,gerçek kalır.Gerçek kal.

Capella

7 Aralık 2014 Pazar

Fazla Olma


UTANILACAK BİR ŞEY YOK JUAN
Sen yanlış yapmadın.Yanlışı göğüs kafesine dost yapanlar utansın. Sen sadece gece kadar yalınsın.

O kadar arkadaşın var. Fakat hepsi bir yıldızın gökyüzünden kopuşu kadar. Gökyüzünün kendini güneşe devretmesi kadar. Bulutun sana maviyi hissettiremediği kadar. İşte o kadar yalın.

Gözyaşlarını her yemeğin içine sunan ve her acıyı midesine indirip şişkinlik sebebi olan bu fazlalığın ! Göz kapakların neden bu kadar ağır sanıyorsun? Çünkü seni taşıyamıyor Juan. Çünkü sen kendini değil onları büyütüyorsun. Ve o kadar çabuk ürüyorlar ki dünyaya kafa tutabilir.! Bunu niye kendin icin sağlamıyorsun? Neden bir mavi bulut olmuyorsun?
Renkleri güzelce kullanmanın sırası gelmedi mi sence de?

Capella

5 Aralık 2014 Cuma

Tek Başına

 'Yalnızlık paylaşılmaz
  Paylaşılsa yalnızlık olmaz'
  ÖZDEMİR ASAF

Paylaşılan şey mutluluktur. Paylaşılan şey acıdır fakat asla yalnızlık değil. Yaşam bizim için deriz. Çünkü hayat, dünyayla birlikte döner. Dünya ise eksenimiz..Bizi, bize dolandıran. Peki ya sen, hiç yalnız kaldın mı?  Veya sen hiç herkesle kalabildin mi? Beynin seninle konuşur, içinde yarattığın ses seninle büyür. Ve sen küçülürsün. Soyutlanırsın toplumdan, o ses yükselir. Genişler, balon olur uçar. Ve seni sana kilitler. O an yapabilecek tek şey kaçmaktır.
Sen insanlardan kaçarsın, sessizliği istersin.Fakat sen kaçtıkca gömülüverir ölü çocuklar karnının içine. Sayamazsın isimlerini, tabutlar korkutur ruhunu. Kararırsın! Adım atmak ürpertir. Kendini dizginleyemezsin. Dizlerin çözülmüş bir kere.. Fakat nerede o cesaret? Paylaşmazsın. Nehir olur için, akmak istersin. Sen duvar örersin. Kaleni sağlam tutmak için sözde (!) Oysa belirsizlik kaynıyor zihninde. Sağlam degilsin. Belki de görmesinler istersin.
Ayağında çiviler 'Buradayım' dersin. Fakat sana çivileri çaktıran hayattır..Giz bizim adımız.

Capella

4 Aralık 2014 Perşembe


Son yaprağın üstüne konmuş umut gibi..
Sonbaharın ortasında yarım bırakılmış şarkı gibi..
Yağmurda sırılsıklam kalan hüzün gibi..
Ellerimizden kayıp giden kar tanesi gibi..
Düşen son yaprağın çıkardığı ses,
Kalan son kelebeğin bıraktığı iz gibi.
Sen gibi.

Capella

3 Aralık 2014 Çarşamba

Karanlığa Işık Ol

"Karanlık ama nasıl karanlık? Çünkü her karanlığın ayrı bir derinliği var."
-Gözlerim..Her yer siyah!Vurup devirmeye çalışıyorlar.Kim bu yüz?Nasıl bir şey? Renk nasıldır? Renk denen şey boşluğun ilerisinde mi? Ben ne kadar dalsam da geceye siyahtan başka renk bilmem. Belki başaramayan benim;fakat hayır. Benim hayalim var.Benim bir bir yürüttüğüm düşlerim var. Sana diyorum, ne kadar uğraşırsan uğraş düşmeyeceğim.
Çünkü benim o karanlıkta bulduğum ışığım var.
-Duyamıyorum seni.Her şey görüntüden ibaret benim için. Dudakların kıpırtısı gösteriyor bana sözleri. Müziği istediğin kadar aç. Etkilemiyor hiçbir gürültü zihnimi.Sözcükleri mırıldanıp şarkı yaratmak nasıldır? Çello güzel ses çıkarır derler, gerçi asil gözüktüğü aşikâr. Kadife gibi sese kadifeye dokunarak ulaşırım.. gerçeğim..Oysa hayal ediyorum. Her renge, her duyguya bir ses oturtuyorum. Kendisini belli ediyor o zaman notalar.
Çünkü benim tüm sessizliğe gebe ettiğim çığlıklarım var.

-Ulaşamadığımda sızlayan kalbim konuşmaya başlıyor. Herkes trafiğe dert yanarken neden koşmaya çalışmazlar diyorum içimden.! Çaresizlik kadar yüreğini hiçbir şey acıtamaz. Benim bahanelerim yok. Geç kaldığımda koşamadîğımı hatırlamak yeterli. Aç şarkının sesini, beğenmediysen de değiştir. Şöföre gülümse. Vaktini iyi değerlendir.
Çünkü benim her sabah yüreğimi koşturduğum hayalim var.
- Bir sürü renk, bir sürü sesim ve denizde kaybolmuşluğuma rağmen uçmak istiyorum. Hayat beni anlamıyor. Çarpıyor, kırıyor. Parça parça döküyor. Her zerrenin üstüne basıyor. Yok ediyor. Izin vermek istemiyorum. Bir gün iyi olur muyum?
Uçar mı insan kuş olmadan?


Her insan bir parça kaybolmuş, bir parça görmemiş, bir parça işitememiştir kimi sesleri. Bir parça yetişememiştir gitmesi gereken yere, bir parça akıl edememiştir onu üzmemeyi. Her insan engellerle doğar. Her insan engelleriyle ölür. Her insan mutlu kalmayı bilmeli..
Sen veya ben veya o. Bugün engellerimizi kabul ettiğimiz gün. Biz karanlıkta kaybolmayacağız.

Capella

2 Aralık 2014 Salı

Sen Kazan Gökyüzüm..

Yazmak.. Hele ki soğuk ve kasvetli ise ne kadar da bana yakışır.O görüntü kendini her yerde belli ediyor zaten.İlklimin gelişinden belli.Savura savura,içini dele deşe geliyor.Yaralarını kopartarak, kendini kanatarak, düşerek geliyor.Bir kalbi yok ediyor. Binlerce kalbi yaşatıyor.. kan kusuyor. Sesler kulağına yapışıyor.Unutamıyor,unutamaz.Bu ruh haline büründü bir kere,çıkamaz gidemez. O kadar kolay değil. Daha delip deşmesi gereken milyonlarca an var.İçinde gezinmesi gereken odalar,işitmesi lazım olan sesler var. Hem sen,sese karşı bu kadar hassasiyetin niye?Bir yaprak hışırdadı,bir yağmur çiledi,bir ayak tak tak sesiyle gitti diye mi?Rüzgar fazla şiddetli diye mi?Üşüdün ama ısınamadın..Hissetmek zor geldi yaşayamadın diye mi?Kapıların kapanışına alışıksın ama bir türlü bir kapıyı açamadın diye mi?Okları başka kalplere batırmak kolay da sen kendine hiç bakamadın diye mi ?
-Bahanelerin dağ oldu sen altında ezildin.Sözcüklerin cılızlaştı.Kışın ayazında eldivensiz kaldın. Dondun,kuruttun tüm hisleri.Sana verilene inandın.Büyüttüğün yalanlarla yaşadın ve şimdi keşfetmek daha zor geliyor gözlerine.O sebeple bu kadar kaçıyorsun bir kalbe tutunmaktan. Gerçekleri görmekten korktuğun için ayaklarını karabasana bağlıyorsun. Hani sen farklı olacaktın? Hani sen şu yalan hisleri yaşamayacaktın?Hani inanmayacaktın her söylenene?Sende herkes gibiysen kimseden gerçek olmasını bekleme hüzün gözlüm. Devrildi yine bakışların,hayır farklı bilmiyorsun dedin. Ama hadi artık bıkmadın mı?Bağırman gerekmiyor mu?Anlatsana döksene taşlarını birer birer.Kinlenme onlara..AFFET.. Her yaşananı affet.Omuzlarını çökertme. Kamburun çıkacak artık,bıraksana.Bu kadar mu güçsüzsün sen.!Bu kadar mı çaresizsin.Bu kadar mı ezilmişsin. Dilin sivrilsin azıcık.!
Yağmur gelsin dertlerine ıslatsın onları.Sonra bir fırtına estir savur hepsini...senden uzağa...Asla sana ulaşamasınlar.Ardından al eline mutluluk.Seni anlamayan yüzlere bir bir yansıt kendini.

Çiz görmek istediğin dünyayı.Her sabah ona aç gözünü. Her gece onunla kapat. Kendi dünyanda dinlendir kendini. Başka bir hayatta,esir olur gözkapaklarının kederi.Başkası için başka bir sen daha köle etme.Başka bir sen daha kaybetme.
Bu senin savaşın.
Sen kazan.Bir kez olsun sen kazan gökyüzüm..

Capella