15 Mart 2016 Salı

İğne Darbesi

                                                    
Bir soluktur yanmış nefes,çektikçe içine yanıkları işler saklananda
Köşebaşlarında hep kestane satanlar, siyahları sana pay eden amcalar
Soğumuş avuçlarından  düşegelen mısır patlakları, sokakta ki  karmaşa
Ara’da Tuğrul’un yaptığı dövme sanatı,
Acıyı vücüduna hapseden sevgilimin  ‘Cam mı kırıldı ’diye sorgulayan bakışı,
Annemin ‘Atlama oradan düşersin’ cümlesi,
Köşebaşlarında hep bir birikmişlik,dolmuş bir otobüsün son yolcuları.
Hatırlıyorum solgun gülüşleri,yağmurda sırılsıklam kalan insan yüzlerini,
Zillere Basıp Kaçabilirsiniz!
Üşümeye meyilli avuçları, fazlasına gücü kalmamış yetinmezliği
Tuğrul’un Ara’dan çıkamayışını, isyanlarımızı
Annemin  düşüşümü seyre dalışını,
Dudaklarından bağrış kopan  sevdiğim adamın dövmesine son bakışını,
Kedilerin miyavlayıp ayak-uçlarımda dolaşan patilerini, riyakar bir rakı balığı..
Köşebaşlarında hep kurumuş bir koku, leşi andıran bir boynuz kalıntısı
Baktığında nefsini müdaafa edemediğin adaletin söven hükmü içinde
Hatırlıyorum yaşamak neydi , sana nah demesi gibi bir şey.
Omuzlarımda kalan ceketin süzülüp gidişi var ya
En çok o acıttı , öyle bir ceket nasıl giderdi omuzdan
Hatırlıyorum gidişi, düşüşü ,yakarışı,
Kendini  yakmış bir arayışı, aramayı,
Ara…Yarım kalanı, boğazına tünel kazanın   molasını..
Köşebaşları artık yalnız,  kirlenmiş siyah ceket içinde
Camları kırık, tepetaklak kalan gazların esirinde
Hatırlıyorum sevgili, dudaklara oturmuş geç kalmayı..
Bir daha yetmemeyi , eksilmiş bir parça olmayı..
Yetişememeyi , hep kaçırmayı Ara’daki yaşamı..

                              Capella..             (Apartman Dergisi/ Mart Sayısı)