2 Mayıs 2016 Pazartesi

Kapı Aralığı

İnsan, kendini bile bile üzer mi? Üzüyor işte. O’na, sokaktaki rüzgara, evi aydınlatmayan ışığa, geç kalmış bir sabaha, kırılmış bir fincana.. Yarım bıraktığın kapının sana çarpışına, dudaklarından çıkamayan kelimelerin kalpte fırtına yaratmasına. Sessiz kaldığımda içimden çığlıklar düşüyor. Burkuluyor,acıtıyor zaman zaman. Hiçbir şey yapmak istemiyor gözlerim ,dolmak dışında. Afakanlar basıyor kalbimin köşesine, ağaca çıkıyor teker teker kelimeler. İntihar ediyorlar.. Ah şu İncir Ağacı. Hep senin aksiliğin yüzünden.
Gelip yalnızlığımın yanına oturmalısın köşe yastığım, kalemim, kızıla çarpan aralık sabahım. Evime eşlik edince beni görecek, karanlığa ışık ettiğim düşlerimi görecek, gözlerimin arkasında biriktirdiğim acıları görecek, paramparça kırgınlığın ardına saklı kalan kalbimi görecek, dünyadaki yaşamın arasından geçmiş olduğumu göreceksin. Bu kadar basit olamaz. İnsanlık bu kadar kötü olamaz. Verilen sözler bu kadar sahte olamaz. Zaman, herkesi bu kadar değiştiremez dedim ve evimden çıktım, yürümeye başladım.

Kalabalık boğulmuş avaz avaz bağırıyor gözümde, kulağımın dibinde, ellerimin çiziklerinde, kaldırımların çatlaklarında.. Fakat bir ses var.  Derinde, içimde.. En güzel geceleri biriktirdiğim günde, sevdamı çişelediğim teninde, öyle naif, öyle bir ses, kanat çırpışlar içinde. Boynumun ucunda adını fısıldıyor. Arada kalmış bir çarşambayı anımsatıyor. Yahu tam ensemde, görünmez mi bu kalabalık sokakta?  Katilin adımları yaklaşıyor silüeti unutulmasın, rüzgar dudaklarımı estirsin, hafif bir uğultu masallara gebe olmuş seni seviyorum desin.
Tüm şarkılar seni anlatıyor değil mi? Tüm sözcükler bedenine işliyor. Ağırdan fakat özelince.. sonra o sözcükler yavaş yavaş bedenine oturuyor ve bir bakmışsın, o, sen oluyor. İstemeden, kulak aşinalığı yüzünden.
http://www.seyyaredebiyat.com/

Yürüyorum, hayat yürüdüğün yolun anlamında saklı. Her şey anlamını seçtiğin şapkada.. Nedir kolay? Hayat seni, beni dışlamıyor. Aç kanatlarını kırsınlar, uçamayasın. En azından ben kanatlarımı bir kez bile olsun açtım dersin. Rüzgarın saçlarını dağıtacak, düşünsene her şeyi tam yüreğinde taşıyacaksın. Kendine dokunacaksın. Ellerin kirlenecek fakat ellerini silince yine sen olacaksın.

Yorgunluk sonrası evime geldim. Üstüme düşüncelerin kokusu sinmiş. Konsolun ucundaki elma çürümüş. Bardaktaki kahve halıya dökülmüş. Masa üstündeki sayfada yalnız kalmış bir kelime.. Mahkum etmiş yine beni devamına. Biz memnunuz halimizden, kapıları kapatıp ses verişten..


Güneş daima doğudan doğar, senin doğuşundan..Ve daima  batıdan batar, senin batışından. İzin ver senin güneşin hep doğsun.  

      Capella..                             (Seyyar Edebiyat Dergisi / Mayıs Sayısı)            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder