İnsan, kendini
bile bile üzer mi? Üzüyor işte. O’na, sokaktaki rüzgara, evi aydınlatmayan
ışığa, geç kalmış bir sabaha, kırılmış bir fincana.. Yarım bıraktığın kapının
sana çarpışına, dudaklarından çıkamayan kelimelerin kalpte fırtına yaratmasına.
Sessiz kaldığımda içimden çığlıklar düşüyor. Burkuluyor,acıtıyor zaman zaman. Hiçbir
şey yapmak istemiyor gözlerim ,dolmak dışında. Afakanlar basıyor kalbimin
köşesine, ağaca çıkıyor teker teker kelimeler. İntihar ediyorlar.. Ah şu İncir
Ağacı. Hep senin aksiliğin yüzünden.
Gelip
yalnızlığımın yanına oturmalısın köşe yastığım, kalemim, kızıla çarpan aralık
sabahım. Evime eşlik edince beni görecek, karanlığa ışık ettiğim düşlerimi
görecek, gözlerimin arkasında biriktirdiğim acıları görecek, paramparça
kırgınlığın ardına saklı kalan kalbimi görecek, dünyadaki yaşamın arasından
geçmiş olduğumu göreceksin. Bu kadar basit olamaz. İnsanlık bu kadar kötü
olamaz. Verilen sözler bu kadar sahte olamaz. Zaman, herkesi bu kadar değiştiremez dedim ve
evimden çıktım, yürümeye başladım.
Kalabalık
boğulmuş avaz avaz bağırıyor gözümde, kulağımın dibinde, ellerimin
çiziklerinde, kaldırımların çatlaklarında.. Fakat bir ses var. Derinde, içimde.. En güzel geceleri
biriktirdiğim günde, sevdamı çişelediğim teninde, öyle naif, öyle bir ses,
kanat çırpışlar içinde. Boynumun ucunda adını fısıldıyor. Arada kalmış bir
çarşambayı anımsatıyor. Yahu tam ensemde, görünmez mi bu kalabalık sokakta? Katilin adımları yaklaşıyor silüeti
unutulmasın, rüzgar dudaklarımı estirsin, hafif bir uğultu masallara gebe olmuş
seni seviyorum desin.
Tüm
şarkılar seni anlatıyor değil mi? Tüm sözcükler bedenine işliyor. Ağırdan fakat
özelince.. sonra o sözcükler yavaş yavaş bedenine oturuyor ve bir bakmışsın, o,
sen oluyor. İstemeden, kulak aşinalığı yüzünden.
http://www.seyyaredebiyat.com/ |
Yürüyorum,
hayat yürüdüğün yolun anlamında saklı. Her şey anlamını seçtiğin şapkada.. Nedir
kolay? Hayat seni, beni dışlamıyor. Aç kanatlarını kırsınlar, uçamayasın. En
azından ben kanatlarımı bir kez bile olsun açtım dersin. Rüzgarın saçlarını
dağıtacak, düşünsene her şeyi tam yüreğinde taşıyacaksın. Kendine dokunacaksın.
Ellerin kirlenecek fakat ellerini silince yine sen olacaksın.
Yorgunluk
sonrası evime geldim. Üstüme düşüncelerin kokusu sinmiş. Konsolun ucundaki elma
çürümüş. Bardaktaki kahve halıya dökülmüş. Masa üstündeki sayfada yalnız kalmış
bir kelime.. Mahkum etmiş yine beni devamına. Biz memnunuz halimizden, kapıları
kapatıp ses verişten..
Güneş
daima doğudan doğar, senin doğuşundan..Ve daima
batıdan batar, senin batışından. İzin ver senin güneşin hep doğsun.
Capella.. (Seyyar Edebiyat Dergisi / Mayıs Sayısı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder