28 Temmuz 2016 Perşembe

Tersyüz

Felaketin içime doğru gelmeye başladığını biliyordum. Birkaç an önce, kalbimdeki çatlaklardan su sızıntısı şuana doğru harekete geçmekteydi. Sanki içim ‘’evet, birazdan bir terslik olacak ve yine bundan sorumlu sen tutulacaksın’’ diyordu.  Ah ne hoş. ! Sorumluluk omuzlara inen ağır bir yük değil , beraberinde ‘ileride hata yapamazsın’ güvencesi vermeni isteyip duruyor. Hiç uyum sağlayamadım ben ona, o da beni pek sevmezdi. Sürekli hatamı kollarcasına zayıf olduğum anları seçerdi. Bende onu hiç uğraştırmaz devamlı ağına düşer, oradan bir hayli çıkamazdım. Bu süre zarfında içime düşen tedirginlik ve bağırma ihtiyacı kendini ele vermişti ve ben bir anda karşımdaki surata ağır ithamda bulunup onu devredışı yapmayı başarabilmiştim. Halbuki istediğim sadece kafamdakileri biraz uzak tutma ihtiyacıydı. İhtiyaçlarımı nasıl karşılayacağımı bilmediğimden her şeyi allak bullak etmeyi seçerdim. İş böyle olunca durum daha da karışır ve ipin ucunu diğerine bağlamakta bir hayli zorlanırdım. Ama olsun, Allah vermiş iki göz. Hiçbir kusrum yok, düzeltmek zorundayım. Kafandaki gelgitler ve gönlündeki yorgunluk kusur olarak sayılmamakta. Zaten  akıllı kendini o çukura atmaz. Hangi akıllı bile isteye deli olur ki?

Bakmakla görmenin farkını soluğuma çekeceğim dakikalarda yanımda ki sinirli adam sigarasını püfür püfür gözüme sokuyor. Eksiliyorum, bir parça daha koparıldığımı hissediyorum dalımdan. Gelgitlerimin tuzağına düşmemek için gitmek istiyorum ona, sarılmak ve doyasıca sarmak. Fakat ardımda bir ses kendimi tam etmem gerektiğini söylüyor. Bu sefer ona kanıp azıcık onun sularında dinginleşiyorum. Ben dinginleşeyim derken adamı sigarasını çoktan söndürmüş, kendiyle meşgul bir vaziyette buluyorum. Ne tam oluyorum ne de eksiliyorum. Duvara çakılan sonsuz uzunluktaki çivi gibi bir işlem görmüyorum. İki taraftanda kapı dışarı ediliyorum. Anlayacağın gelgitlerimin suratıma tükürmek istiyorum. Bana kaybettirdikleri üstüne birde her gün aynı çelişkileri devam ettiriyorlar. Şimdi ben kime küfür etmeliyim ? Beni sonuna kadar seveceğini söyleyenlere mi, beni tanımakla beni anlamanın ayarsızlığında kalan gözleri mi, içimde var olup sönen engelsiz şizofreniyi mi, dönemsel sevinçlerimin dönemsel üzüntülerime pranga çekmesini mi ?  Söylesene Ben, ben kime küfür etmeliyim?

Yine baş başa kalıyorum kendimle. İçimde her türü barındıran bir koronun şefi gibi bir şarkıdan ötekine geçiş yapıyorum. Bazı yerlerde ele verirken zayıflıklarım kendini, bazı yerlerde şaha kaldırıyor gövdemi. Herkesin iyisi ve kötüsü makul bir dengedeyken neden benim hep kötü özelliğimi ortaya çıkarıyorlar diye sormadan edemiyorum. İnsanları bencil ve kaba buluyorum. Üstelik canına cam kırığı battığında karşısındakinin ölüm fermanını hazırlayacak kadar da gururlu, kendine aşık.. Böyle bir dünyada kafamın içindekileri dışarı çıkaramazken onlara kendimi nasıl anlatacağımı irdeliyorum.  Her cevapsız kalışımda kırıcılıklarını arttırıyorlar, hemde benim kırıcı olduğumu söyleyerek. Bu işte bir terslik var. 


Sorular soruları doğuruyor. Fakat cevaplar diğerinin yaşamında akıyor. Gerçek ya bir diğerinin seçtiğindeyse ? Anlayacağın iki tarafta hayatın farklı yüzlerine bakıyor. 


Capella..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder